22 Aralık 2013 Pazar

40 yöntem

 Kısa süre önce çok saygıdeğer hocamız Emre Dorman'ın Dini konularda kendini kandırmanın 40 yolu adlı kitabını okudum. Sayın hocamı bu yapıtından dolayı tebrik ederim. Akılda kalan bazı noktalara burada değinmek istiyorum.
 Çok haklı olarak insanın nankörlüğünden bahseder kitabında. Kişiler Allah'a inanır fakat o yokmuş gibi yaşarlar çoğu. Doğru söze ne hacet.
 İlk kendini kandırma yöntemi "Benim kalbim temiz" bu cümle ile kendimizi çok güzel kandırırız aslında. ancak Âl-i İmran Suresi 119. ayet "“Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir." Demek oluyor ki gönüllerin özünü ve gerçek niyetleri ancak Allah bilir.
 İkinci sırada  "Dinlerin özü iyiliktir" cümlesini ele almış sayın hocamız. Açıklamaya gerek yok..
 Sonra gelen " İleride nasıl olsa yaparım" bu bence de çok büyük bir bahane. Sanki ölümün yaşı varmış gibi düşünürüz. Nuh Suresi 4.ayet derki "Allah, günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir süreye kadar
ertelesin. Çünkü Allah’ın eceli geldiğinde ertelenmez. Bir bilebilseydiniz!" Yaşlandığımızda pişmanlık yaşayabiliriz. Genel kanıda böyledir zaten. Yaptıklarımızdan değil genellikle yapmadıklarımızdan pişmanlık duyarız.
 Bir diğeri "Nasıl olsa Allah affeder" bahanesi. Neleri yaparsam affedilirim ya da neleri yaparsam affedilmem gibi hesaplar yaparak iman edilmez. Peygamberler bile affedilmeyi dileyerek dua ediyorlarken hiç kimse nasılsa müslümanız Allah affeder demesin.  Hadid Suresi 14.ayet diyor ki: "O yaman aldatıcı, sizi Allah ile aldattı." Bence gayet açık ve anlaşılır. Şeytanın kandırma yöntemlerinden biride Allah'ın rahmeti.
 Değinmek istediğim bir diğeri "Nasıl olsa affedilmem artık" Yusuf Suresi 87.ayette :"Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin; çünkü Allah'ın rahmetinden inkara sapanlar topluluğundan başkası ümit kesmez." Affedilmek için ümitli olmak gerek.
 Diğer kendini kandırma yöntemleri için çok saygıdeğer hocamızın kitabını okuyabilirsiniz kendi web sitesinden de edinilebilir.

17 Aralık 2013 Salı

"Geçmişi unutan, şimdiye dikkat etmeyen ve gelecekten korkanların hayatı, en kısa ve en huzursuz hayattır."

16 Aralık 2013 Pazartesi

bing bang


Felsefe tarihinin en önemli sorunlarının başında Tanrı’nın var olup olmadığı gelir. Buna müteakip maddenin ve evrenin ezeli olup oladığı meselesi gelir.
 Materyalist felsefeye göre yalnız madde gerçektir ve onun dışında hiçbir şey yoktur. Madde yaratılmamıştır, yok edilemez, kendiliğinden varlığını sürdürür, evrenin tek yapı taşıdır. Bu görüşe göre Tanrı yoktur ve dolayısıyla Tanrı fikirli inanç sistemleri de yanlıştır.
 Budizm ve bazı Hint felsefeleri de Tanrıyı red ederek maddeyi açıklamaya çalışır. İstisnai durumlar elbetteki vardır ancak burada amaç Budizmi açıklamak değil.
 Demokritos ve Epikuros günümüz materyalist görüşlerinin babası kabul edilirler. Ancak kitleleri ne denli etkiledikleri tartışılabilir. Bu yüzden materyalizminin en güçlü temsilcileri olarak Karl Marx ve Engels'i almak daha doğru olacaktır ne de olsa neredeyse dünyanın üçtebirini etkilemiş kişilerdir. Marx ve Engels felsefenin en temel sorununu şu şekilde ortaya koyarlar;

 1- Ya madde ve doğa öncedir, Tanrı yoktur.
 2- Ya da Tanrı öncedir, madde ve doğa Tanrı’nın eseridir.

 Onlara göre doğru olan 1. maddedir. Bu felsefenin en ünlü ideologları bilimi kutsamışlardır. Ancak Bing Bang deneyi ile bilim onların felsefesini ne denli yargılamıştır hep beraber bunu göreceğiz.

 Bing Bang teorisinin en önemli sonuçlarından biri de evrenin bir başlangıcı olduğuunu ortaya koymasıdır.Bunu destekleyen delillerden biriside Entropi'dir. Bu konuyu ayrı bir başlıkta ele alacağım fakat kısaca açıklamak yerinde oalcaktır.  Entropi Yasası’nı ilk olarak Hermann Von Helmhotz 1856’da keşfetti. Entropi Yasası, termodinamiğin ikinci yasası olarak da anılır. Bu yasa bize evrenin sonunun yaklaştığını hatırlatır. Ve fizik kuralları açısından da bu kaçınılmazdır.
 Örneğin bir odanın içinde sıcak su dolu bir kova bıraktığımızı düşünelim. Sıcak su kütlesindeki ısı enerjisi odaya yayılır, fakat hiçbir zaman için bu ısı akışı aksi yönde olmaz; bir kere ısı enerjisi odaya yayıldıktan sonra, bu ısı enerjisi dönüpte kovadaki suyu eski sıcaklığına getirmez. Kapalı bir sistemdeki enerji akışı tek yönlüdür ve bu akış tam bir denge noktasına ulaşıncaya kadar devam eder. Bu denge noktasına "termodinamik denge" adı verilir ve bu durumda entropi en yükek derecesine ulaşır. Tersine çevrilmesi mümkün değildir ve bu fiziki sürecin varlığı, evrenin de, tıpkı insanlarda olduğu gibi, asla geri dönüşü olmayan bir yaşlanma sürecine sahip olduğunu gösterir.

 Evrenin bir başlangıcı ve sonu olduğu fikri, bilimsel deliller temelinde detaylı olarak Big Bang teorisi ile ortaya koyulmuştur. Termodinamiğin kanunları (Entropi Yasası), daha önceden ortaya koyulmuştu, bunların bizi ulaştırdığı sonuç da görüldüğü gibi tamamen aynıdır. Sonuç olarak termodinamik kanunlar, astronomik gözlemler ve izafiyet teorisinin formülleri; evrenin başlangıcı ve sonu olduğu sonucunda birbirlerini desteklemektedirler.


"Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak gerçek üzere ve belirli bir süre için yarattık. "
                                                                                                           Ahkaf  3

Big Bang, evrenin asli, ezeli ve ebedi olduğuna dair materyalist görüşün yanlışlığını göstermiştir. 

konunun devamı gelecektir...




.





21 Kasım 2013 Perşembe

ABD Atatürk'e Niçin Karşı?

Önceki yazımda bazı somut bilgiler vardı.

ABD'li bazı "servis"lerin, Türkiye'ye yönelik çabaları ile ilgili bilgilerdi bunlar. Atatürk'ü ve Kemalizm'i yıkmak için gösterilen çabalar yanyana geldiğinde, ortaya yadsınamayacak bir tablo çıkıyordu. Ama bu tabloya eklenecek, birkaç fırça darbesi daha kalmıştı.

Varan bir:

"CIA İstasyon Şefi" Paul Henze, 1993 yılında bir rapor hazırlıyor; ama "yeni dünya düzeni" ile birlikte gerekliliği de kalmamıştır. "Klasik Atatürkçülük" ölmüştür... Aydınların imam hatip okulları konusundaki endişeleri yersizdir. İran ve Arap parası ile desteklenen köktendincilik, Türkiye için ciddi bir tehlike değildir...

Atatürk'e "deccal" diyen Said - i Nursi ve Nurcular ilericidir... Nakşibendiler geriye dönük değillerdir; Orta Asya Türk cumhuriyetleri ile bağlantıyı sağlayabilirler...

Varan iki:

Samuel Huntington gibi "bazı" ABD'li yazarlar, Kemalizme karşı "ılımlı İslam"a sahip çıkıyorlar. Türkiye'nin batı ile bütünleşmesini istemiyorlar. Türkiye'nin "yeni dünya düzeni" içindeki yerinin "ılımlı İslam" olması gerektiğini düşünüyorlar. Batının çıkarının bunu gerektirdiğini savunuyorlar...

Varan üç:

CIA Türkiye ve Ortadoğu masa şeflerinden Graham Fuller de, üç yıl önce bir Türkiye raporu hazırlıyor... Ve özellikle "Kürt sorunu"na elatıyor:

Irak'ın "üniter" yapısını koruması ABD çıkarlarına uygun değildir. Türkiye Kürtlere özerklik verirse, Kuzey Irak'taki Kürtlerle bir bütünleşme gerçekleşebilir. En kötü şey, Türkiye'nin Irak'a yakınlaşmasıdır.

Şimdi gelelim sorunun yanıtına: ABD "servis"leri Atatürk'e niçin düşman?

Bunun dört temel nedeni var.

Birincisi...

Laik - demokratik Kemalist model, "ihraç" etmeye elverişli değildir. Türkiye'nin toplumsal kültürel altyapısına sahip bulunmayan İslam ülkeleri bu modeli uygulayamazlar. "Ilımlı İslam" ile bütünleşmiş, yarı çağdaş bir Türkiye, ABD çıkarlarına daha uygundur!

Üstelik, petrol zengini Ortadoğu ülkelerindeki çağdışı rejimlerin varlığını koruması açısından, Kemalist model tehlikeli bir örnektir. Bu rejimlerin varlığı, Amerikan çıkarlarının güvencesindedir!

İkincisi...

Kemalizmin temelinde ulusal birlik ve tam bağımsızlık ilkeleri vardır. Bu ise, ABD'nin ve genel olarak batının çıkarlarına terstir. Türkiye ne yıkılmalı, ama ne de bağımsız hareket edebilecek kadar güçlenmelidir. Türkiye Ortadoğuda büyük bir güç olmamalıdır!

Üçüncüsü...

Türkiye'nin Kürtlere özerklik vermesi giderek federasyonu peşinden getirir. Bir adım sonrası ise, komşu devletlerin de parçalanması ile, "bağımsız" bir Kürt devletinin oluşturulmasıdır. Her zaman ABD'ye muhtaç böyle bir devlet... Amerikan çıkarları için en iyi çözümdür. Ama bu formülün uygulanabilmesi için ilk koşul, Türkiye'de Atatürk'ün ve ilkelerinin yıkılmasıdır!

Dördüncüsü...

Yeni dünya düzeninde, uluslararası sermayenin karşısında kalan tek engel "ulusal devlet"tir. Türkiye'de Atatürk yıkılmadan ulusal devletin yıkılamayacağı ise bir gerçektir!

1994 Arallığında, Yeni Demokrasi Hareketi kurulurken çıkan bir yazım şöyle noktalanıyordu:

"Özal - 12 Eylül sayesinde - boşaltılmış bir meydanda işe başlamıştı... 'Dört eğilimi' birleştirip, ABD'nin çizdiği yolda kararlılıkla yürüdü. Ama bugün artık ne dünya o günün dünyası, ne de Türkiye o günün Türkiyesi... Özal öldü, yaşasın Boyner!.. Doğru isim, yanlış zaman... Ve tarihi, isimler değil 'zaman'lar belirler!.."

Suç, bir buçuk yılda tükenen Boyner'de değil, "zaman"da!

Ve zamanlar hep Atatürk'ü haklı çıkarıyor!


Prof. Dr. Ahmet Taner KIŞLALI

Suriye

 Zamanında sırf Nato'ya üye olabilmek için Kore'ye yollanan Türk Askeri şimdi de Suriye içlerine yollanmak isteniyor. 2010 yılında Esad kardeşim diyenler şimdi defol git zalim seni tanımıyoruz diyorlar.3 yılda değişen ne oldu?
  11 Mayıs 2013 tarihinde Hatayda patlayan bomba meselesi belki de bizi savaşa çekebilmek için atılmış olan en büyük adım. Kim suçlandı? Suriye, Esad. Adam zaten kendi içinde Özgür Suriye Ordusu ismi verilmiş olan teröristlerle uğraşıyor ayrıca İsrail ve diğer emperyalist devletlerde cabası. Hiç derdi yokmuş gibi birde Türkiyenin "barışçı" çözüm sürecini baltalamak istedi ve Hatay'a saldırı düzenledi. Komik!

  Yani Mossadla beraber çalışan bu özgür Suriye Ordusunun bu işte parmağı yok öyle mi? 

12 Ekim 2013 Cumartesi

4 adımda demokrasi


  1. Petrol sahibi Arap ülkelerine, derdi tasası bitmeyen diktatörler yerine daha uysal kuklalar atanmalı.
  2. Sivil toplum kuruluşlarıyla bu ülkelerin halklarını içerden, gizlice örgütle. Gerekirse büyük paralar yağdır oralara, meyvesini sonra toplayacaksın nasılsa.
  3. Halk devirsin bu liderleri, sen de NATO ile gerekli müdahaleleri yap, demokrasi getir bu topraklara. İnsanlar da devrim yaptık diye sevinsinler, iki halay çeksinler, bi bok başardıklarını sansınlar.
  4. Devrilen diktatörlerin yerine, "seçimle" kendi adamlarını yerleştir. Ülkenin sahibi ol.

5 Ekim 2013 Cumartesi

"Hepsi de alçalmış bakışlarla mezarlarından çıkarlar. Tıpkı yayılan çekirgeler gibi. " KAMER 7


 Milyarlarca insanın topluca dirilişi ne kadar da müthiş bir sahnedir! Şaşkınlık… Pişmanlık… Korku… Herkes yalnız başına… Bir tek Allah’ın yardımının faydalı olabileceği bir gün… Dünya’da çok itibar edilen mevkilerin, ailelerin, paraların, mülklerin fayda etmediği bir gün… Geriye dönüşün olmadığı bir gün…

İşte o gün insanların mezarlarından çıkışı çekirgelere benzetilir. Peki neden çekirgelere? Allah neden bu örneği seçmiştir? Son yüzyılda haşereler üzerinde mikro kameralar ve sistemli gözlemle yapılan araştırmalar bize neden çekirgelerin örnek olarak gösterildiğini açıklamaktadır. Herşeyden önce çekirge sürüleri çok kalabalıktır. Milyarlarca çekirge bir araya gelerek kilometrelerce uzunluk ve genişlikteki kapkara bir yağmur bulutunu andırırlar. Bu sürülerin bazılarının 3-5 kilometre genişliğinde ve metrelerce derinlikte olduğu tespit edilmiştir.
Ayrıca çekirgeler yumurtalarını toprağın içine tohum gibi yerleştirirler ve çekirge larvaları uzun bir müddet toprağın altında kaldıktan sonra yeryüzüne çıkarlar. Nereden çıkarlar? Toprağın altından…
Şimdi örnek olarak Amerika’nın New England bölgesinde yaşayan çekirgeleri inceleyelim. Bu çekirgeler 17 yaşına bastıkları yılın Mayıs ayında, uzun yıllardan beri yaşadıkları yer altındaki karanlık yarıklardan toprak üzerine çıkarlar. Eğer insanlara “Sizi karanlık bir yere kapatacağız ve saatiniz olmadan, dış dünyayla bağlantınız olmadan 17 gün sonra hep beraber dışarı çıkacaksınız” deseniz, emin olun birçok insan 17 günlük süreyi bile doğru tahmin edemez. Dünya’dayken maddi bedeni mezara konmuş insanların, ahirette topluca yaratılmalarına bundan güzel örnek olur mu? Kısacası çekirgeler ve insanlar benzer şekilde
- Toprağın altında
- Uzun bir müddet kaldıktan sonra
- Topluca
- Çok kalabalık olarak
- Yeryüzüne çıkarlar
Kuran’da öğüt almamız için örnekler verilir. Bu örnekler üzerine düşünmemiz, hem Allah’ın verdiği örneklerin güzelliğini, hem de bu örneklerle kastedilen anlamları anlamamızı sağlayacaktır.

"İşte bunlar bizim insanlara verdiğimiz örneklerdir. Ancak bilgi sahiplerinden başkası bunlara akıl erdirmez." ANKEBUT 43



To begin with, swarms of locusts, billions of them together, give the impression of a vast rain cloud without end, a black mass stretching far and wide many kilometers! Locusts bury their eggs in the earth and their larvae spend some time under the ground before they eventually emerge to the surface.
Take for instance the locusts, part of the fauna of New England, USA; in the month of May of the year in which they attain their 17th year, these insects emerge from under the ground where they have been living for years and years. Suppose, you tell a man: “We’ll shut you up in a dark cell without a wristwatch and you’ll have no contact whatsoever with the outside world and you’ll be released at the end of the 17th day.” it is very doubtful that he will be able to know exactly the time when he will be let out. There is a similarity between the rebirth of locusts and man’s resurrection.
-After a long time
-Under the ground
-Altogether
-Densely crowded
-They rise to the surface of the earth
The parables and metaphors in the Quran are many. These figures of speech are to help us to understand better the meanings of the verses.




“Me sy të përulur do të dalin nga varret, sikur të ishin karkaleca të shpërndarë.” (El-Kamer, 7)
Në kapitujt e mëparshëm u përpoqëm që të transmetojmë tregime të çuditshme nga Kurani të cilat flasin për procesin që nga formimi i gjithësisë pas Shpërthimit të Madh e deri në ditën e kiametit, gjegjësisht deri në fund të Tokës e gjithësisë dhe mendimet te të cilat na çojnë këto ajete. Sa i përket këtij kapitulli të fundit të pjesës së parë të librit, në të do ta analizojmë krahasimin e përkryer të ajetit të cituar i cili e shpjegon ahiretin që fillon pas fundit të botës, pastaj do të flasim për mendimet të cilat i nxit Kurani në kontekstin e ekzistimit të ahiretit.
Në ajetin e cituar, jobesimtarëve u tërhiqet vërejtja se do të ringjallen në ahiret, ndërsa në ajetin në vijim thuhet se ajo ditë do të jetë shumë e rëndë për jobesimtarët. Ringjallja e miliarda njerëzve përnjëherë është një skenë e tmerrshme! Konfuzitet… Pendim… Frikë… Të gjithë të vetmuar… Dita në të cilën mund të bëjë dobi vetëm ndihma e Allahut… Dita në të cilën nuk do të bëjë dobi pozita, që është shumë e respektuar në këtë dynja, familja, paratë, pasuria… Dita kur nuk ka më kthim…
Dalja e njerëzve prej varreve atë ditë krahasohet me karkalecat. Përse karkalecat? Përse Allahu i Lartësuar e ka zgjedhur këtë shembull?
Hulumtimet që janë kryer në shekullin e fundit me mikro kamera dhe me kontrollimin sistematik të insekteve, na japin përgjigje në pyetjen se përse janë sjellë si shembull karkalecat. Para së gjithash, grumbulli i karkalecave është shumë i madh në numër. Grumbullimi i miliarda karkalecave na e përkujton një vranësirë të zezë me gjatësi dhe me gjerësi me kilometra. Është konstatuar se disa prej këtyre grumbujve dinë të jenë të gjerë edhe nga 35 kilometra.
Përveç kësaj, karkalecat i bëjnë në tokë në formë të farave, ndërsa larvat e karkalecave dalin në sipërfaqe të tokës pasi të kalojnë një pjesë të gjatë të kohës nën tokë. Prej nga dalin? Dalin nga toka…
Të marrim shembull karkalecat që jetojnë në Amerikë, në rajonin New England. Në muajin maj, kur të hyjnë në vitin e 17 të jetës, këta karkaleca prej plasave të errëta nën tokë në të cilat kanë jetuar gjatë vite, dalin në sipërfaqe. Sikur t’u thuhet njerëzve: “Do t’ju mbyllim në një hapësirë të errët, do të jeni pa orë dhe pa kontakt me botën e jashtme dhe të gjithë bashkërisht pas 17 viteve duhet të dilni përjashta.” Të jeni të sigurt se shumica e tyre nuk do të arrinin të përcaktonin saktë as periudhën prej 17 ditëve. A mund të kenë njerëzit shembull më të mirë të ringjalljes, trupat e të cilëve në fund të jetës së kësaj bote janë shtrirë nën tokë? Shkurt, njerëzit dhe karkalecat janë në mënyrë të njëjtë: nën tokë dhe pasi që të qëndrojnë një kohë të gjatë nën tokë, bashkërisht dhe përnjëherë dalin në sipërfaqe.
Në Kuran përmenden shembuj me qëllim që të marrim mësim. Duke menduar për ajetet e lartpërmendura, do ta kuptojmë bukurinë e shembullit të cilin e përmend Allahu i Lartësuar, por do t’i kuptojmë edhe porositë që na jepen me anë të ajeteve.
“Këta shembuj Ne ua paraqesim njerëzve, por ata nuk i kupton kush, përveç dijetarëve.” (El-Ankebut, 43)


25 Eylül 2013 Çarşamba






Va'fü annâ vağfir lenâ verhamnâ ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfiriyn. 



İNSANLARIN ÇOĞU YANILGIDADIR

Ayetlerde şöyle geçer;

"Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar."  Enam 116



"Doğru dinin İslam olduğunu insanların çoğu bilmez."  Rum 30



"İnsanların çoğu kâfirdir."  Nahl 83



"Doğru ve sabit din budur, fakat insanların çoğu bilmezler."  Yusuf 40


Dünyada yaklaşık 7 milyar insanın yaşadığını ele alırsak bunların Hristiyan, İslam, Musevi, Hinduist, Budist ya da herhangi bir inancı olmayanlar olduklarını söyleyebiliriz. 

2.4 milyar Hristiyan, 1.65 milyar Müslüman, 15 milyon kadar Yahudi ve 1 milyar kadar da diğer din mensupları ve inançsızlar bulunmaktadır.

Din insan hayatına yön veren en büyük unsurdur. 





7 Ağustos 2013 Çarşamba

Va'fü annâ vağfir lenâ verhamnâ ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfiriyn. 

5 Ağustos 2013 Pazartesi

el-kaide= el-nusra

 Mahmud Ahmedinejad bir keresinde şöyle bir konuşma yapmıştı;

“Bir avuç aptalı bulmuşlar, onlara ‘bu düğmeye basarsan yüzlerce perinin koynuna düşeceksin, peygamberle birlikte namaz kılacaksın’ diyorlar. Kadınların ve çocukların başını kesen, şehirleri ve köyleri yıkan bu gruplar, aslında Siyonistler ve sadece görünümleri Müslüman’dır. Bunlar sadece Müslümanları öldürür”


Aslında bu konuda çok geniş bir yazı yazılabilir ancak yazmamayı tercih ettim. Şu kısacık alıntıyı okuyabilen varsa anlayacaktır gerisini zaten. Geçmişi iyice bir araştırın ki geleceğe dair yorumlarınız olabilsin. 

KAİKEN

Sürekli islami aydınlanmadan sonra arada bir kitap eleştiriside yapmak fena olmayacak sanırım. Kaiken ile başlayalım dedim. zaten önceki sayfalarda tanıtımını yapmıştım kitabın.

Kitabın ilk bölümünün ismi KORMAK. Gerçektende Grange korkuyu iyi yazıyor bizlerde iyi korkuyoruz:)  Katil kitabın başından belli ama o ayrıntı bir olayın katili. Esas merak ettiğiniz Kaiken nedir? nerede ne zaman ne işe yarayacak?

Grange nasıl bu kadar iyi yazabiliyor bu hayal gücü nereden geliyor böyle.

Jean-Christophe Grangé  kimdir :


Fransız yazar Jean-Christophe Grangé 15 Temmuz 1961’de Paris’te doğdu. Serbest gazeteci olarak çeşitli haber ajansları ve gazeteler için çalıştı.

Leyleklerin Uçuşu adlı ilk romanı 1994'te yayımlandı. Bu kitap Fransa'da 450.000 adet sattı ve sekiz bölümlük bir TV dizisi haline getirildi. 

Yazarın ikinci eseri Türkiye baskısını Şubat 2001'de yapan ve 20 dile çevrilen Kızıl Nehirler'di. Roman beyazperdeye taşındığında yönetmen koltuğunda Mathieu Kassovitz, başrollerde ise Jean Reno ve Vincent Cassel yer aldı. 

Grangé'ın üçüncü romanı Taş Meclisi, Eylül 2000'de piyasaya çıktı ve Fransa'da kısa sürede 150.000 adet sattı. Türkiye'de Ağustos 2001'de yayımlandı. 2006 yılındaStéphane Cabel ve Guillaume Nicloux tarafından senaryolaştırılan kitap, Guillaume Nicloux yönetiminde sinemaya uyarlandı. Filmin oyuncu kadrosunda Monica Bellucci,Catherine Deneuve, Moritz Bleibtreu, Sami Bouajila, Elsa Zylberstein, Nicolas Thau, Tubtchine Bayaertu, Laurent Grévill gibi güçlü isimler yer aldı. 

2001 yılında vizyonda yer bulan Vidocq filminin senaryosunu Pitof ile birlikte yazdı. 

2003 yılında Kurtlar İmparatorluğu'nu yayımladı. Eser 2005 yılında Chris Nohan'ın yönetmenliğinde beyazperdeye aktarıldı. Kurtlar İmparatorluğu'nda Jean Reno'nun yanı sıra Emre Kınay da yer aldı. Kitabın Türkiye baskısı Temmuz 2003'te yapıldı. 

Grangé'ın bir yıl gibi kısa bir sürede kaleme aldığı Siyah Kan ise Mayıs 2005'te yaptığı ilk baskısı ile raflardaki yerini aldı. 

Yazarın 2007 yılında yayımlanan eseri Şeytan Yemini Türkiye'de ilk baskısını Ağustos 2007'de yaptı. 

Sonraki kitabı Koloni, Ağustos 2009'da Türkiye'de satışa çıktı. 

Bir sonraki kitabı Ölü Ruhlar Ormanı, 2010 yılında Türk okuyucularıyla buluştu. 

Yazarın bir sonraki kitabı 2011 yılında çıkan ve Türkiye'de 2012 yazında satışa çıkan Le Passager(Yolcu)oldu. ülkemizde SİSLE GELEN YOLCU olarak piyasaya sürüldü. 

Son kitabı olan KAİKEN ise 2013 yılında Tankut Gökçe çevirisi ile raflarda ki yerini aldı. Bir çok olumsuz yorum getirilmiş olmasına rağmen bence gayet başarılı bir çalışma olmuş. Kitap sizi içine çekmesini çok iyi biliyor.

2 Ağustos 2013 Cuma

HADİSLER YALANDIR

"Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık."
Enam Suresi 38


"Bile bile gerçekle yalanı karıştırmayın."
Bakara suresi 42


"Onların çoğu zandan başka bir şeyin ardınca gitmiyor. Doğrusu da şu ki zan, gerçek namına bir şey ifade etmez."
Yunus suresi 36





Halife Mehdi zamanında boynu vurulmak üzere yakalanan ünlü dinsiz Abdülkerim bin Ebil Avca öldürülmeden önce şu dehşetli açıklamayı yapar: “Siz beni öldürüyorsunuz ama ben dininizde helali haram, haramı helal yapan 4000 hadis uydurdum.” 6000 küsür Kuran ayeti olduğunu düşünürsek, sırf bir kişinin 4000 hadis uydurmuş olmasının açacağı dehşetli tahribi anlayabiliriz. Ahmed bin el Cuveybari, Muhammed bin Ukeşa ve Muhammed bin Temim’in de Hz. Peygamber hakkında 10.000’den fazla hadis uydurdukları söylenir [İbni Hacer, Lisanu’l Mizan]. Zehebi, Ahmed bin Abdullah’ın binlerce hadisi, hadis imamlarına dayandırarak uydurduğunu, Enes bin Malik’in hizmetçisi olduğunu iddia eden Dinar Ebu Mikyes’in de Enes bin Malik’ten duyduğunu söylediği uydurmalarla dolu bir sayfayı naklettiğini anlatır (Zehebi, Mizan). Hadisçilerin kitapları, dini bozmak için kasıtlı yapılan uydurmaların itiraflarıyla doludur. Bu uydurmaların varlığı bellidir. Ama bu uydurmaların bugün meşhur olan hadis kitaplarına karışmadığı neye dayanarak garanti edilebilir? Kuran’da söz edilen, Peygamber yaşarken var olan münafıkları ve bundan sonra iki yüz yıl boyunca çıkan münafıkları, kim nasıl teşhis etmiştir de onların uydurduğu hadislerden kitaplarını korumuştur?



Halili’nin Er İrşad adlı çalışmasında, Şiilerin Hz. Ali hakkında 300.000 hadis uydurduğu ve Hz. Ali’nin sözlerini nasıl saptırdıkları anlatılır. Bu sayı, Kuran’daki ayet sayısının 50 katı kadardır. Şiilikten ayrılan bir kimse Şiileri kastederek “Allah onların canını alsın, nice hadisleri değiştirdiler” demiştir (Müslim, Sahihi Müslim).
Siyasi ayrılıklardan kaynaklanan bir uydurma söz konusudur burada.

Neden yalan hadisler yazıldı :

- DİNİ BOZMAK İÇİN (kötü heryerde her zamanda kötüdür)
 SİYASİ AYRILIKLAR YÜZÜNDEN
DİNİ EKSİK ZANNEDİP, KENDİNCE DİNİ KURTARANLARIN UYDURMALARI (zavallılar)
 SEVDİRMEK İÇİN UYDURMALAR (daha çok kendini aşırı dindar sananlar)
MEZHEPLERİNİ, FİKİRLERİNİ DOĞRU ÇIKARMAK İÇİN UYDURANLAR
- ZORLAMA ALTINDA
 MADDİ ÇIKAR SAĞLAMAK
MANEVİ ÇIKAR SAĞLAMAK
 GELENEK VE GÖRENEKLERİ DİNSELLEŞTİRMEK İÇİN

HURAFELER

BUNLAR KURAN'da YOK:


yani aşağıda yazılı olanların hiçbirisi din ile alakalı değildir din adı altında bizlere verilmiş olanlardır. İyi okuyunuz!!!


1-    Kuran’ın tek başına yetersiz olduğu iddiası
2-    Hadislerin dinin kaynağı olması
3-    Mezhep alimlerinin fetvalarıyla helal ve haram belirlenmesi
4-    Mezhep çıkarımlarına göre Kuran’dan ayet iptal etmek
5-    Mezhepleri dine eşitlemek, mezhep bağımlılığını farzlaştırmak
6-    Kuran’ı musiki kitabı gibi anlamadan okumak
7-    Kuran’ı ölüler için okunan bir kitaba çevirmek
8-    Peygamber’in hadislerle Kuran dışı hükümler, farzlar, haramlar oluşturduğu iddiası
9-    Tüm canlıların Peygamberimiz sayesinde yaratılmış olması
10-  Peygamberler’i yarıştırma, Peygamberimiz’i en üstün Peygamber ilan etmek
11-   Peygamberimiz’in,  Peygamberlik öncesi hayatını bile taklide kalkmak
12-  “Kuran eksiktir, detaylar başka kitaplardadır” demek
13-  Bazı kimseleri evliya kabul edip Cennetlik ilan etmek ve mezarlarında dinin özüne aykırı saygı gösterileri yapmak
14-  Tarikat şeyhlerini ilahlaştırmak
15-  Tarikatlardaki rabıta gibi uygulamalar
16-  Bir tek Sunniler’in veya bir tek Şiiler’in Cennetlik olduğunu iddia etmek
17-   Yahudi ve Hıristiyanlar’ın hepsini Cehennemlik ilan etmek
18-  Dine Arap geleneklerini sokmak
19-  Şahsi görüşlerine uydurmak için dini, reformla değiştirmeye kalkışmak
20-  “Peygamber’in sünneti” başlığıyla, hayatın her alanıyla ilgili dinsel ritüeller oluşturmak
21-   Çoğunluğun her zaman doğru olduğunu savunmak
22-  Mezheplerin tarihsel sürecini mezheplerin doğruluğuna delil saymak
23-  Hanefilik diye bir mezhep
24-  Şafilik diye bir mezhep
25-  Hanbelilik diye bir mezhep
26-  Malikilik diye bir mezhep
27-  Caferilik diye bir mezhep
28-  Maturudiye, Eşariye veya itikadi herhangi bir mezhebin taklitçiliği, eleştirilmezliği
29-  Kuran’ın yaratılmadığı, ezeli olduğu iddiası
30-  Mezhep değiştirenlere sopa veya herhangi bir ceza öngörmek
31-   Aklı inkar etmek, taklitçiliği üstün tutmak
32-  Bilim düşmanlığı
33-  Sanat düşmanlığı
34-  Buhari diye bir hadis kitabına Kuran gibi uymak
35-  Müslim diye bir hadis kitabına Kuran gibi uymak
36-  Kütübü Sitte veya başka hadis kitaplarına Kuran gibi uymak
37-   Peygamberimiz’in dışındaki herhangi bir kişinin kutsallığının mutlak olduğuna dair iddialar
38-  Sahabelerin (Peygamberimiz’i gören herhangi bir Müslüman) hangisine uyarsak uyalım doğruya erişeceğimiz iddiası
39-  Başörtüsü takmak
40-  Peçe takmak
41-   Haremlik-selamlık uygulaması
42-  Kadının tek başına seyahat edememesi
43-  Kadının, erkeğin tüm vücudu irinle dahi kaplı olsa, o vücudu yalayarak temizlese, yine de erkeğin hakkını ödeyemeyeceği düşüncesi
44-  Allah’tan başkasına secde edilseydi, kadının kocasına secde etmesinin gerekeceği iddiası
45-  Kadının yönetici, devlet başkanı olamayacağı
46-  Kadının yöneticileri seçme hakkının olmadığı
47-   Kadının sesinin erkek tarafından duyulmaması gerektiği
48-  Kadının Cuma namazını kılmaması
49-  Kadının aybaşılıyken namaz kılmaması, oruç tutmaması, Kuran okumaması, camiye girmemesi
50-  Kadınları çarşaf, pardesü gibi üniformalarla örtmek
51-   Kadınla erkeğin el sıkışma yasağı
52-  Kadının kalktığı yere soğumadan oturulamayacağı
53-  Kadının kapalı bir yerde, erkekle baş başa kalmasının haram olması
54-  Kadının, köpek ve domuzla beraber namazı bozan unsurlardan olması
55-  Kadınların çoğunun Cehennemlik olması
56-  Kadınların şerli olması
57-   Kadınların eksik akıllı olması
58-  Kadınlara evde hapisvari hayat yaşatmak
59-  Kadınların kocası dışında erkeklerin duyacağı koku sıkmasının haram olduğu
60-  Kadınların kaş aldırmasının veya makyaj yapmasının haram olduğu
61-   Kadının kocasına her işte itaatinin farzlaştırılması
62-  Kadının kocasının  cinsel çağrısına her seferinde cevap vermesinin mecburi olması
63-  Şahitlikte, “bir erkek eşittir iki kadın” ilkesinin uygulanması
64-  Kadının ailesinden izin almadan evlenmesinin yasaklanması
65-  Zina edenin taşlanarak öldürülmesi
66-  Zina ayetinin bir keçinin yemesiyle yok olduğu iddiası
67-   Maymunların bile zina edenleri öldürdüğüne dair izahlar
68-  Erkeklerin altın takmasının haram olması
69-  Erkeklerin ipekli giysiler giymesinin haram olması
70-  Yemekte altın, gümüş takımların kullanılmasının yasak oluşu
71-   Heykel yasağı
72-  Resim yasağı
73-  Satrancın yasak oluşu
74-  Müzik enstrümanları ve müzik dinleme ile ilgili yasaklar
75-  Midye, karides gibi deniz ürünlerinin haramlaştırılması
76-  At, eşek, vahşi hayvan etlerinin haramlaştırılması
77-  Böbrek ve koç yumurtasının  mekruh sınıfına sokulup, yenmesinin çirkin gösterilmesi
78-  Sigaranın mekruh olması veya haramlaştırılması
79-  Mekruh diye haramlardan ayrı yasaklar listesi ve belli oranda mekruhların harama eşit olacağı izahı
80-  Cinsel ilişkinin örtü altında olmasının gerekliliği
81-   Eşlerin cinsel ilişki esnasında bile birbirlerinin cinsel organlarına bakamayacağı
82-  Mastürbasyonun yasaklanması
83-  Doğum kontrolünün yasaklanması
84-  Yıkanırken bile kişinin cinsel organının açıkta olmaması gerektiği, meleklerden utanması gerektiği, peştemalle yıkanmak gerektiği
85-  Erkeklerin sünnet olması
86-  Kadınların sünnet olması
87-  Sakal bırakmanın sevaplığı
88-  Sakal kesmenin haram olması
89-  Saçları ortadan ayırmada sünnet sevabı arama
90-  Saçları yağlamanın sevaplığı
91-   Saçlara, sakala kına yakmanın sevaplığı
92-  Erkeklerin sürme çekmesinin sevaplığı
93-  Yüzükoyun yatmanın yasaklanması
94-  Yer yatağında yatmak
95-  Sağ ayakla evden çıkmak, eve girmek, yatağa girmek
96-  Sol ayakla tuvalet gibi pis yerlere girmek
97-  Tuvalet temizliğinin suyla olmasını farzlaştırmak
98-  Oturarak küçük tuvalet yapmak
99-  Tuvaletin kıbleye karşı yapılmasının haram olması
100- Sol elle yenenleri şeytanın yemesi
101- Sarık sarmak
102- Misvak kullanmak
103- Cübbe giymek
104- Entari giymek
105- Şalvar giymek
106- Beyaz, yeşil, siyah renkli giysilerde sevap aramak
107- Sarı, kırmızı renkler giymemek
108- Hurma, kabak gibi yiyeceklerde sünnet sevabı aramak
109- Yemeği yer sofrasında yemek
110- Yemeği aynı kaptan yemek
111- Elle, üç parmakla yemek
112- Suyu üç yudumda içmek
113- Suyu oturarak içmek
114- Yemeğin bitiminde parmakları yalayarak temizlemede sünnet sevabı aramak
115- Alkollü koku sürmemek
116- Kolonya kullanmamak
117- Kara köpekleri öldürmek
118- Köpekleri eve sokmayı yasaklamak
119- Geceleri aynaları kapamak
120- Kuran’la veya Kuran’sız büyü yapmak
121- Muska yazmak, taşımak
122- Kuran’ı üfürük kitabı gibi kullanmak
123- Islık çalmanın şeytan işi olması
124- Tahtaya vurmaktan, nazar boncuğundan hayır beklemek
125- Falcıları, cincileri dindar hoca sanmak
126- Kurşun dökmek veya merdiven altından geçmemek
127- Kara kediyi, kara köpeği uğursuz saymak,
128- Çamaşırı belli günlerde yıkamanın, cinsel ilişkiye belli günlerde girmenin gerekliliğini iddia etmek
129- Mevlit
130- Ölünün 7., 40., 52. günlerinde törenler yapmak
131- Kabir azabı ile ilgili hikayeler, kabir azabının kendisi
132- Sırat köprüsünün kıldan ince olduğu, kesilen kurban üzerinde sıratın geçileceği izahları
133- Üzerine idrar sıçratanın en çok kabir azabı çekecek kişi olması
134- Ölünün yerine oruç tutmak
135- Ölünün yerine Hacca gitmek veya birisini göndermek
136- Ölünün arkasından ağlayınca ölüye azap olması
137- Kıyametin saati hakkında açıklamalar
138- Mehdi
139- Deccal
140- Dabbenin fil kulaklı, hınzır gözlü, öküz başlı olduğu
141- İsa’nın yeniden yeryüzüne geleceği
142- Yecuc ve Mecuc’un Türkler olması
143- Irkçılık, Arap ırkını veya dilini üstün görmek
144- Yecuc ve Mecuc’un yerin altında bir karışlık adamlar olması
145- Evrenin sonunda Güneş’in batıdan doğacağı
146- Kuran’da belirtilmeyen namaz vakitlerini farzlaştırmak
147- Namazın yalnız Arapça kılınması gerektiğini iddia etmek
148- Namazı kadının kıldıramaması
149- Rüku ve secdede hep aynı şeyleri söylemenin gerekliliği
150- Fatiha Suresi’ni her rekatta okumayı farzlaştırmak
151- Önünden birinin geçmesiyle namazın bozulacağı
152- Namazın farzı, sünneti, vacibi gibi ayrımlar listesindeki birçok detay
153- Namazda el bağlama şeklini, ayakların kaç santim aralıklarla duracağını belirlemek
154- Orucu kasten bozanın iki ay kesintisiz oruç tutması gerektiğini söylemek
155- Teravih namazı, bayram namazı
156- Haccı birkaç güne sıkıştırıp insanları perişan etmek
157- Hacda şeytan taşlamak
158- Kurban bayramında kurban kesmek
159- Belli haramların Hacdan sonra başladığı veya haramlık derecesinin arttığı düşüncesi
160- Zemzem suyunda, okunmuş şeker, tuz gibi maddelerde sevap aramak
161- Zekata 1/40’lık evrensel bir ölçü getirmek ve zekatın ancak para elde bir sene durursa farz olduğu iddiası
162- Deveye, koyuna veya tarım ürünlerinin her birine farklı ve evrensel zekat ölçüleri getirme
163- Abdesti, tuvaleti yapma dışında başka şeylerin de bozduğu iddiası
164- Boy abdestini cinsel ilişki dışında başka şeylerin bozduğu iddiası
165- Abdestin sırasını farzlaştırma
166- Abdestte ve boy abdestinde ağız burun çalkalamayı farzlaştırma
167- Namazda gülmenin abdesti bozduğu
168- Boy abdestinde önce sağ, sonra sol tarafa üçer defa su dökmek gibi teferruatlarda sevap aramak
169- Abdestin veya boy abdestinin, namaz dışında Kuran okumak için de mecbur tutulması
170- Boy abdestsiz atılan her adımın günah olması
171- Diş dolgusu olanların abdest ve boy abdestinin geçersiz olması
172- Dövmesi olanların abdestinin ve boy abdestinin geçersiz olması
173- Deprem ve selde ölenlerin şehit olması
174- Karın ağrısından ölenlerin şehit olması
175- Dünya’nın öküz ve balık üstünde olduğu
176- Depremin bu balığın sallanması sonucu olduğu
177- Ay’a gidilemeyeceği iddiası
178- Güneş’in batışının, Güneş’in secde etmek için kaybolması olarak açıklanması
179- Güneş batarken namaz kılmamak gerektiği
180- Boğa, aslan, kartal suretinde meleklerin var olduğu iddiası
181- Cebrail’in 600 kanadına ilişkin açıklamalar
182- Allah’ın Cennet’te baldırını açması
183- Allah’ın Peygamber’in sırtına dokunması
184- Allah’ın özel günlerde yeryüzüne inip, insanlarla tokalaşması
185- Allah’ın Peygamber’in pazarlığı sonucu namazı elli vakitten, beş vakite indirmeye razı olduğu
186- Halifelik müessesesi
187- Saltanat, halkın siyasi otoriteye kullaştırılması
188- Cami imamı, müezzini gibi sınıflar
189- Arap dilini Cennet dili, harflerini Cennet harfi diyerek kutsallaştırmak
190- Darül harp iddiasıyla kendi dışındakilere şiddeti meşrulaştırmak
191- Darül harp iddiasıyla kendi dışındakileri soymak, haklarını çiğnemek
192- Namaz kılmayanı öldürmek veya dövmek
193- Orucu zorla tutturma, tutmayanı dövme
194- Makyajlı veya açık kadınları dövmek
195- Araba kullanan veya tek başına seyahat eden kadınları engellemek
196- Müslümanlığı bırakanları öldürmek
197- Sırf ganimet için fetihlere kalkışmak
198- İçki içenleri dövmek
199- Baskıyla dini yaymak
200- Baskıyla dini yaşatmak


Rabbinizden size indirilene uyun. O’ndan başka evliyaların ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.  Araf Suresi 3

1 Ağustos 2013 Perşembe

ZUHRUF SURESINDEN

"Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklar. "

ZUHRUF   74

" Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir."

ZUHRUF   75



30 Temmuz 2013 Salı

DEPREM VE HAARP PROJESİ

High Frequency Active Auroral Research Program ya da kısaca HAARP. 


Projenin karşıtlarından biri olan, ülkenin en ünlü jeofizikçilerinden Prof.Gordon J.F.MacDonald’e göre, elektromanyetik teknoloji bakın daha neler yapabilir:

1-İklimleri değiştirebilir,

2-Kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir,

3-Ozon tabakası ile oynayabilir,

4-Deprem yaratabilir,

5-Okyanus dalgalarını kontrol edebilir,

6-Dünyanın enerji alanları ile oynayarak, insan beynini kontrol altına alabilir,

7-Radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluşturabilir...


Bunlar yapabildiklerinin sadece bir kısmı.. 


hakkında yazılanlar ;

odatv , habertürk    bunlar gibi daha bi dolu haber bulunabilir. 1999 depremi içinde bu konuda ciddi araştırmalar yaplmıştır.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

“ Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü'minler, ancak Allah'a güvenip dayansınlar. " (Ali İmran 160)

DUA (KURAN'DAN)

Bakara Suresi’nde şu şekilde dua eden kulların müminler olduğu söyleniyor ve bunlar övülüyor:

"Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, âhirette de güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru!" (Bakara 201)


"Rabbim! Beni, gireceğim yere doğruluk-dürüstlükle sok, çıkacağım yerden doğruluk-dürüstlükle çıkar. Katından bana yardımcı bir güç/kanıt ver." (İsra 80)


Ey mülkün/saltanatın Mâlik'i/sahibi olan Allahım! Sen mülkü/ saltanatı dilediğine verir, mülkü/ saltanatı dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltip aziz edersin, dilediğini alçaltıp zelil kılarsın. İmkân, mal ve nimet senin elindedir. Sen, her şeye kadirsin. Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü de gecenin içine sokarsın. Diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü diriden çıkarırsın. Dilediğini hesapsızca rızıklandırırsın. (Ali İmran 26-27)


"Ey Rabbimiz, katından bir rahmet ver bize ve bizim için bir çıkış yolu lütfet işimize. (Kehf 10)



Hz. Musa’nın Kuran'dan gerçek sünnetine bir örnek:
Rabbim, göğsümü açıp genişlet; İşimi bana kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz ki sözümü iyi anlasınlar.
(TaHa 25-28)

"Ey Rabbimiz! Bağışla bizim günahlarımızı, affet işlerimizdeki taşkınlığımızı, sağlam bastır ayaklarımızı ve yardım et bize küfre sapan topluma karşı!" (Ali İmran 147)


Hz. İsa’nın havarilerinin duası:
Ey Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik, resule uyduk; artık bizi gerçeğin tanıklarıyla beraber yaz! (Ali İmran 53)



"Ey Rabbimiz Unutursak veya hataya dusersek bizi hesaba çekme(yarlığa).Ey Rabbimiz Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme." ( Bakara- 285 )


"Rabbimiz Bizim gücümüzün yetmediği işlerden bizi sorumlu tutma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Çünkü sen mevlamızsın. Kafir kavimlere karşı bize yardim et."


"Rabbimiz, Bize tarafından rahmet ver ve bize, şu durumumuzdan kurtulacak yolu hazırla."(Kehf10 )


"Rabbim, benim ilmimi artır." ( Taha- 114 )

"Ey Rabbim, Bana ve ana-babama verdiğin nimet şükretmemi ve hoşnut alacağın iyi iş yapmamı gönlüme getir. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına kat." ( Neml- 19 )